Nobel Ödül Alman yazar Günther Grass’ın Yengeç Yürüyüşü adlı romanı ağır bir kitap seçimi olabilir. Ama gerçek bir kitap kurduysanız böylesine bir kitabı iyi ki okudum diyorsunuz. Saklanmak istenen, unutulmak istenen, konuşulmayan bir tarihi öğreniyorsunuz.
En Büyük Deniz Faciası
30 Ocak 1933 Almanya tarihinde sıradan bir gün değildi. Nazi partisi o gün iktidara gelmişti. Tarihteki garip tesadüflerden biri olarak 30 Ocak 1895’te Wilhelm Gustloff olarak doğan kişi de bu partinin üst düzey yöneticilerinden biriydi. Gustloff 1936 yılında Nazi karşıtı bir Yahudi genç tarafından öldürüldü. Bir yıl sonra Nazi Almanya’sının yaptığı en büyük yolcu gemilerinden birine adı verildi. Wilhelm Gustloff üç bin kişi gezdirebilen lüks bir gemiydi ve Nazi reklamlarının merkezlerinden biriydi.
Sonrasında İkinci Dünya Savaşı bilinen seyrini izledi. 1945’lerde Sovyet askerleri o zamanki Prusya üzerinden Nazileri geri püskürtüp ilerlemeye başladılar. Sovyet ordusunun önünden kaçan binlerce kişi artık askeri hastane gemisine dönüştürülmüş Wilhelm Gustloff’a bindi. Tarih gene o uğursuz 30 Ocak’tı. Gemi 9500’den fazla olduğu tahmin edilen yolcusuyla Baltık Denizi’ne açıldı. Siviller, yaralılar, çocuklar, yaşlılar, gemi mürettebatı ile tıklım tıklım dolu olan W. Gustloff gece dokuz sıralarında bir Sovyet denizaltısı tarafından torpillendi. Baltık Denizi -18 dereceydi. Koca gemi 20 dakika içinde battı.
Tarihin en büyük deniz faciasıydı. Hep unutulmak istendi. O cehennemden çok az kişi kurtuldu. Hatta o sırada cankurtaran filikasında doğan bir bebeğin olduğu bile kayıtlara geçti. Günther Grass işte bunları anlatıyor, hem de gemi batarken doğan çocuğun hayatı üzerinden kendince kurgulayarak anlatıyor. Sonrası ne yazık ki bugünkü Neonazilere gelip dayanıyor.